Kayıtlar

Japon Mutfağından Dorayaki Tarifi

Resim
İzmit'te de Japon Dorayakisi adı altında satıldığını öğrendim.  Gerçekten lezzetli, kahvaltıda bile yenir. Yaptığım tarifleri buraya eklemeyi düşünmüştüm amma velakin şeedemedim kaç zamandır. :)  Bundan önceki ilk tarifim Kore mutfağından kimbap yapmıştım.  bkz. Türk Kimbapı Farkettimde ordada o zaman kullandığım servis tabağını kullanmışım. :) Şimdik geçelim Dorayaki tarifime. :) Malzemeler: 1 su bardağı un 1/2 toz şeker 2 büyük yumurta 3-4 yk su 1/2 karbonat (evde olmadığı için ben kabartma tozu kullandım) 1 yk. bal Yağ Reçel (Japon abilerim ablalarım teyzelerim bacılarım barbunya kullanırken ben reçel veya çokokrem tercih ederim) Geçelim yapılışına. :) Şeker 2 yumurtayı karıştırın. Karbonatı 1ç.k. suda eritin Ardından yumurta şeker karışımına 1 yk. kadar bal koyun ve tekrar karıştırın. Hazırladığınız karışıma unu elekleyerek azar azar ekleyin. Karbonatlı suyuda ekleyin. Ardından karıştırın. 30 dk. dinlendirin.  ...

Büyümeye alışkınımda yoruldum...

Dinlendiği koltuğundan usulca kalktı ve pencereye yanaştı. Havanın rengi buz mavisini andırıyordu. Yağmur yeni yağmıştı. Uzunca bir süre caddeyi izledi. Bu loş ışıklı havayı seviyordu. Tıpkı İngiltere gibiydi. Ne düşündüğünü kimse merak etmiyordu. Belkide kimse tarafından farketmemişti yaşlı adamı. Hala farkında mı acaba olan olayların? Çünkü uzun süredir tepkisiz duruyordu. Odasının kapısı tıklatılınca içeri bir kadın ve küçük bir oğul girdi. Yaşlı adam arkasını döndüğünde ikisinide tanımadığını gördü. Henüz 6 yaşlarındaki çocuğun ifadesine takıldı dikkati. Çok yorulmuş olacaktı ki ilk o konuştu. Annesine, - Büyümeye alışkınımda yoruldum!! Yaşlı adam uzun zaman sonra ilk defa gülümsemişti.

Renkleri Güzel İnsanlar

İnsanların olmadık yerlerde salak olduğu dönemleri vardır. Herkese ilan edersin. Tepki verebilecekken gücünün olmadığı anlar vardır. İşte aynen öyleyim bu ara. Özellikle dün.  Sonrasında düşündüm, hala bir şeylere layık değilim. Eğer burada böyleysem bir sanat okulunda veya hayal ettiğim bir yerde nasıl kendimi gösterebilirim? İnsanlara iyi olmak için değil. iyi bir izlenim herkes kazanmak ister. Kendime saygınlığımı düşürmüş olabilirim. Bunun nedeni olmak istemediğim yerde uzun zaman geçirmiş olmam. Ve olmadık birine dönüşmem. İnsan ilgi alanlarınından, vaktini geçirmeyi sevdiği şeylerden, konuşmayı sevdiği şeylerden mahrum kalınca IQsunun etkilendiğini düşünüyorum. İnsanın kendini bilmeside birşeydir. İnsanları ve hayatı araç-amaç ayırımını iyi kurmak gerekir.  Sakın birşeyde başarılı olamayacağını düşündüğünüz kişinin etkisine girmeyin. Kaybeden siz olursunuz. Ve çok konuşmayın.  Sonrasında birileri tarafından yargılanmak, kendinden sürekli söz etmek, basit şeyle...

Uyku Mahmurluğu

Sabahlığını giyip verandaya oturdun. Hava henüz aydınlanmamıştı. Yüzüne bakmaya çalışıyordum. Sanki yoktu! Dalgalı saçlarında ay ışığı vardı. Havalanıyordu. dedin ki; - Neden hepsi yaşını merak etti? - Onları görmedim. - Adını bile söylememiştim. ... - Kendini ifade etmeye çalışıyordun. - Hiç başarılı olmadım. - Zorunda değildin. Güneş doğmaya başlayınca arkamı döndüm ve yorganın altına girip uyumaya devam ettim. Muhtemelen yine kaybolmuştu. Uyandığımda hatırlamayacağım. Hiç söylemediğin cümlenide hatırlamayacağım. - Hep sormak istemiştim. Bunu her söylediğinde yok oldu hayalin güneş ışığı ile. Devamı gelmedi hiç. Güneşe saklandığından beri geceleri ayaktayım.

Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım.

Üç kez seni seviyorum diye uyandım Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum. Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün. Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum -Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum. Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün. Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum. Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun. -İlhan Berk- Seni neden sevdiğimi biliyorum artık. 6 yıl boyunca sordum kendime. Arada bir yalnızlığa adını dilime pelesenk ederdim. "Of" demek yerine... Hatırlamamak daha iyi sanırım. 6 Yıl dediysem şimdiki durum hakkında fikir yürütemezsin. Hala kalkanlarım var benim.Çocukkende böyleydim. O kadar kızdım ki, özgüvenimi benden alan deve boylu kadına... Bugün bile başka etkileri var üstümde. Benim kalkanlarım sana değildi. Elbette başka me...

Konu aslında "Hayatımızda Fermantasyona Uğrayan İnsanlar" olmalydı. Hala silebilirim!" (Sildi)

Gidenler... Hep uzun yıllar süren arkadaşlıklarım olsun istemişimdir. Farkettim ki büyüdükçe kendilerince şekillendiler. Hayat seçimleri, yaşam biçimleri, tercihler... bir sürü ıvır zıvır. Gerçek var mı? Ne için gittiler? Hepsi bencillikleri ile belkide. Bastırılmaz histerik duygular. (Tamam ablacım, son kez kullandım o kelimeyi) Bazıları "inatla" yıpranmış. Herneyse... Bir tohum nasıl filizlenip ağaç oluyorsa, eski haline dönmüyorsa bu da onun gibi. Son dönemde yaşadıklarımla ilgili değil bu konu. Başlıkta görüldüğü üzere "Hayatımızda Fermantasyona Uğrayan İnsanlar" Neyi sildiğimi merak edenleriniz vardır belkim. Sizide o bilmemezliğin içine koydum. "Bunun içindeyim" diyebilirsiniz. Biraz çocukluğumdan bahsettim.Yok baya baya olay anlattım... Şimdi bulunduğum noktadan bakıyorumda, hiçbirisi kendim gibi değil. Seviye anlamında. Olması gerektiği gibi olmadıklarından gittiler. Geçtiğimiz gün kaybettiğimiz rahmetli Yaşar Kemal diyor ya! "o güz...

Bu İki Çarpı İşareti Kadar Basit!

Yeni bir ülkeye gelmenin bilinmeyenlerle dolu heyecanı. O günkü kadar sıradan. Hayatta buraya kadar gelen herkes aynısını yaşardı. Bu yüzden sıradan. - Buraya geldiğimizde olan herşeyi sıfırlamak isterdim. - Yapabilirsin. Burada tasarla yeniden. Ama temizlediğinden emin ol iç dünyanı. Her defasında vicdanın otomatik olarak kendini kontrol edecek. Rahatsız olacaksın. Merak etme geçtiğinde iyi olacaksın. Geçmişte yok sayamadığın şeyleri bugün var sayıyor musun? - Düşüneceğim. Bir süre sessiz kaldılar. - Ben yokken idare edebildin mi? - Ben herzaman idare ederim. Sessizliğin içinde, musluğun altında küçük kaba damlayan suyun sesi... Hiç konuşası gelmeyen bir kadının ıssızlığını anlatır gibi.  Göküyüzünün kapalı, havanın soğuk ve nemli olmasından kaynaklanabilir miydi bu odadaki atmosfer?